29 Kasım 2008 Cumartesi

AKRİLİK ELYAFTA DÜNYA DEVİ AKSA ÜRETİM KAPASİTESİNİ YÜZDE 75'E DÜŞÜRDÜ

Ulusal Kalite Ödülü'nün Bu Yılkı Sahibi Aksa'nın Genel Müdürü Mustafa Yılmaz, Aksa'nın Rekabetçi Piyasaların Bir Gereği Olarak Daha Yeni ve Katma Değeri Yüksek Ürünlere Doğru Bir Dönüşüm Yaptığını Kaydederek "Şu Anda Katma Değerli Ürünler Toplam Üretimin Yüzde 7'sini Oluşturuyor. 2012 Sonunda Katma Değerli Ürünlerin Toplam İçindeki Payını Yüzde 15' E Ulaştıracağız" Dedi.

Akkök Grubu şirketlerinden AKSA, küresel krizin etkisiyle ortaya çıkan talep düşüklüğü nedeniyle Eylül 2008'den bu yana üretim kapasitesini yüzde 25 azaltarak yüzde 75 kapasite ile çalıştığını, küresel kriz ortamında rakip ülkelere göre çok iyi durumda olduğunu açıkladı.
AKSA Genel Müdürü Mustafa Yılmaz 1968 yılında kurulan ve Yalova'daki fabrikasında 5 bin ton ile üretimle başlayan AKSA Akrilik Kimya Sanayi'nin 2007 yılında 300 bin ton yıllık üretim kapasitesini aştığını ve bugün itibariyle de yıllık kapasitenin yılda 308 bin tona ulaştığını söyledi. Akrilikte dünya lideri olan Aksa'nın Türkiye Kalite Derneği(KALDER) tarafından 16. Ulusal Kalite Ödülü'nü alması dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Mustafa Yılmaz "Kurumsal mükemmellik yolculuğumuzda önemli bir aşama olan Ulusal Kalite Ödülüne layık görülmek bizleri çok mutlu etti. Hedeflerimize ulaşmada AKSA çalışanlarının ve tüm paydaşlarımızın her birinin ayrı emeği var. İnanıyoruz ki sektörümüz de bizimle beraber Ulusal Kalite Ödülünü yaşayacak" dedi.


-"KATMA DEĞERLİ ÜRÜNLERE YÖNELDİK"-

AKSA'nın çevreye duyarlı bir şirket olarak geçen 10 yılda her yıl ortalama 20 milyon dolar yatırım yaptığını belirten Mustafa Yılmaz, 700 milyon dolar olan cironun yüzde 4-5'lik kısmının Ar-Ge harcamalarına ayrıldığını beş kıtada ve 50 ülkede ürünlerini dünya pazarlarına sattıklarını söyledi. Yılmaz, AKSA'nın rekabetçi piyasaların bir gereği olarak daha yeni ve katma değeri yüksek ürünlere doğru bir dönüşüm yaptığını kaydederek "Şu anda katma değerli ürünler toplam üretimin yüzde 7'sini oluşturuyor. 2012 sonunda katma değerli ürünlerin toplam içindeki payını yüzde 15' e ulaştıracağız. Dış mekan elyafında yüzde 50 pazar payı ile dünya lideriyiz" diye konuştu.

-"DÜNYADA KAPASİTE ÖNEMLİ ORANDA DÜŞTÜ"-

Toplantıda soruları yanıtlayan AKSA Genel Müdürü Yılmaz, küresel kriz ortamında Avrupa'daki rakip kuruluşların üretim kapasitelerinin önemli oranda azaldığını, önemli bir rakip şirketin üretimi tümüyle durdurduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:

"Japonya ve Çin'de kapasite kullanımı yüzde 2 gibi sembolik değerlere inmiş durumda. Almanya yüzde 50 kapasite ile çalışıyor. Diğer rakip ülke olan İspanya ise bize yakın bir kapasite ile üretim yapıyor. Biz şu anda yüzde 75 kapasite ile çalışıyoruz. Azalan talebe göre üretim esnekliğimiz bulunuyor. Kötü, muhtemel ve iyi olmak üzere üç stratejimiz var. Bu stratejileri gelişmelere bağlı olarak her ay gözden geçiriyoruz."

-"SIFIR MESAİ DÜZENİNE GEÇTİK"-

Üretim kapasitesinin düşmesi nedeniyle işçi çıkarımının söz konusu olup olmadığı yolundaki bir soruya Yılmaz "Şu anda 606 çalışanımız var. İşçi çıkarımı söz konusu değil. Çalışanlarımızla durumu birlikte değerlendirerek verimliliği arttırmaya ve toplam maliyetleri düşürmeye çalışıyoruz. Bizim en önemli sermayemiz insan ve kriz gibi durumlarda yetenekli insan kaynağının önemini daha iyi biliyoruz. Toplam maliyeti düşürme konusunda birkaç değil çok sayıda çözümü birlikte ele alıyoruz. Talep yüzde 50'nin altına düşerse çözüm yaklaşımlarımızı yine kabul edilebilir ölçülerde uygulamaya koyacağız. Şu anda verimliliğimiz eskiye göre daha artmış durumda.Biz ayda 192 bin YTL fazla mesai veren bir şirketiz. Şu anda siparişlerdeki düşme nedeniyle sıfır mesai düzenine geçtik" yanıtını verdi.

-"KONSOLİDASYON DÜNYADA OLACAK"-

Kriz koşullarına rağmen 2008 üretim hedeflerinde bir değişim beklemediklerini ifade eden Mustafa Yılmaz " Biz sipariş üzerine çalışıyoruz. Stok için çalışmıyoruz . Dolayısıyla şu anda siparişlerde yüzde 30 civarında bir düşme var. 2009'da da siparişlere bağlı olarak yüzde 30'luk bir üretim kapasitesinde bir düşme bekliyoruz" diye konuştu.

Sektörde bir konsolidasyon yaşanır mı sorusuna ise Yılmaz " Biz şu anda Aksa olarak bir satın alma düşünmüyoruz. Belki teknoloji ihracı yapabiliriz. Ancak arasında konsolidasyonlar olacaktır. Çin'de çünkü ciddi kapanmalar yaşanıyor. Yılda 2 milyon 700 bin ton olan akrilik elyaf üretimi 1 milyon 800 bin tona geriledi. Bu düşüşü dikkate aldığımızda rakip ülkelerde konsolidasyonların yaşanması kaçınılmaz olacaktır " karşılığını verdi.

-"ÇEVRE BİLGİMİZİ RAKİPLERİMİZLE PAYLAŞIYORUZ"-

AKSA'nın hava, su, toprak ve gürültü konusunda örnek bir çevreci yaklaşım politikası izlediğini ifade eden Mustafa Yılmaz, "Çevre korumaya yönelik uygulamalarımızı rekabet koşullarımı arttırmak için yapmıyoruz. O yüzden çevrecilik üzerine geliştirdiğimiz bilgileri rakiplerimizle paylaşmaktan da kaçınmıyoruz. Çünkü bunu toplumsal bir sorumluluk olarak görüyoruz" dedi.(ANKA)


KAYNAK: www.haberler.com (NÇ/NB/BÜN) (Ankara Haber Ajansı) 27.11.2008

Devamını okuyun...>>

26 Kasım 2008 Çarşamba

KALDER'İN "ULUSAL KALİTE ÖDÜLLERİ" SAHİPLERİNİ BULDU

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından bu yıl 16'ıncısı düzenlenen "Ulusal Kalite" ödülleri sahiplerini buldu. "Büyük ölçekli işletmeler" kategorisinde Ulusal Kalite Büyük Ödülü'nü Aksa Akrilik Kimya Sanayi, "Büyük ölçekli işletmeler - Operasyonel birim" kategorisinde Siemens, başarı ödüllerini ise Borusan Lojistik ile İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) A.Ş kazandı.
Bu yıl 16'ıncısı verilen "Ulusal Kalite Ödülleri" töreni Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'ndaki törenle sahiplerine takdim edildi. Bu sene "Büyük Ölçekli İşletmeler" kategorisinde finale kalan Aksa Akrilik Kimya, Borusan Lojistik, İstanbul Deniz Otobüsleri, Siemen San. Ve Tic. A.Ş Sağlık Sektörü (Operasyonel birim), Barem Pazar Araştırma ve Özel Eğitim Merkezi (KOBİ kategorisi) mükemmellik modeli kriterlerine göre değerlendirildi.Ödüle hak kazanan kuruluşlar, akademisyenler ve toplam kalite yönetimi uygulayan kuruluşların üst düzey yöneticilerden oluşan ödül jürisi tarafından kararlaştırıldı.
Ulusal Kalite Ödülleri her yıl, kamu kuruluşları, işletmeler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere üç ana kategoride başvuru kabul ediyor. Bu kapsamda 2008 yılı kamu kategorisi "Ulusal Kalite Başarı Ödülü"nü Antalya Ayten Çağıran Anaokulu, İstanbul Erenköy İlköğretim Okulu ve İzmit Nuh Çimento İlköğretim Okulu paylaştı. Ödülleri de geçtiğimiz mayıs ayında Ankara'da düzenlenen Kamu Kalite Sempozyumu'nda verildi.
Verilen ödüllerin dışında "Mükemmellik Aşamaları Programı"na katılan başarılı kuruluşlar da belgelerini aldı. Avrupa Kalite Yönetim Vakfı tarafından geliştirilen "Mükemmellik Aşamaları" programı, mükemmellik yolculuğuna başlamış kuruluşlara cesaret vermek, kuruluşların hangi aşamada olduklarını göstermek ve her seviyedeki kuruluşun tanınması amacıyla oluşturuldu. Türkiye'deki belgelendirme de Avrupa Kalite Yönetim Vakfı adına KalDer tarafından yapılmakta.
2008 yılında "Mükemmellik Aşamaları"na başvuran ve başarılı bulunan 28 kuruluş belge almaya hak kazandı. Bu kuruluşlar ödüllerini TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile KalDer Başkanı Ali Rıza Kaylan'ın elinden aldı. Buna göre "2008 Yılında Mükemmellikte Yetkinlik 5 Yıldız Belgesi'ni" Bursa Anadolu Lisesi ile İnoksan Mutfak Sanayi aldı. "Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız Belgesi"ni Aktaş Hava Süspansiyon Sistemleri, Çelebi Hava Servisi, Elvin Tekstil, Farba, Petkim, Sakarya Üniversitesi, Şanlıurfa Belediye Başkanlığı elde etti. "Mükemmellikte Yetkinlik 3 Yıldız Belgesi"ni Alişan Nakliyat, Bağatur Avukatlık Bürosu, Feniş Teknik almayı hak etti.
"Mükemmellikte Kararlılık Belgesi" için başarılı bulunan kuruluşlar ise şunlar: "Aras Kargo Yurtiçi-Yurtdışı Taşımacılık, Arkas Ulaştırma, Beşsan Makarna, Beyoğlu Belediye Başkanlığı, Dicle Üniversitesi, Diyarbakır İl Özel İdaresi, Gayrimenkul Konsept, Gazi Üniversitesi Vakfı Özel Okulları, Karabük Devlet Hastanesi, Mamak Belediye Başkanlığı, Odeon Turizm, Re/Max Türkiye ve TEK Grubu, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, TOSB Organize Sanayi Bölgesi, Tübitak Bursa Test ve Analiz Laboratuvarı, Zorluteks."

KAYNAK: http://www.haberler.com/ (CİHAN) (Cihan Haber Ajansı) 26.11.2008

Devamını okuyun...>>

GÜLER, BORLU ÇİMENTOYU TANITTI: "TÜRK TİPİ ÇİMENTO GELİŞTİRDİK"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, borun çimentoda kullanımıyla Türk tipi çimento geliştirdiklerini, TSE'den de standardını aldıklarını ifade ederek, ''artık bu ürün, inşaat, baraj, yol ve binalarda kullanılabilecek duruma geldi'' dedi.
Bakan Güler, Türk uzmanlarca uzun süren çalışmalar sonucu üretilen borlu çimentoyu tanıtmak için, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) Başkanı Erk İnger ve Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı Şükrü Koçoğlu ile basın toplantısı düzenledi.
Türkiye'nin milli kaynağı olan bor üzerine ''titrediklerini'' ifade eden Güler, ''bugün Türk kahvesinden sonra yeni bir milli markayı, borlu çimentoyu tanıtmak için buradayız. Türk çimentosu bugünden itibaren literatüre girmiş olacak'' dedi.
Dünya bor rezervlerinin yüzde 72'sinin Türkiye'de bulunduğunu, dünya bor piyasalarında ikinci olan Türkiye'nin, Eti Maden İşletmelerinin başarılı çalışmalarıyla birinci duruma geldiğini anlatan Güler, yeni ürünlerle bor cevherinde madencilikten kimyasallara geçiş konseptini uygulamaya koyduklarını söyledi.
Bor cevherinde artık katma değeri yüksek yeni ürünlere geçtiklerini, çinkoborat, borkarbür, ziraibor gibi kimyasallar ürettiklerini ifade eden Güler, ''borun hakkını vermeye çalıştıklarını'' kaydetti.
Bakan Güler, ''borun çimentoda kullanımıyla Türk tipi çimento geliştirdik. TSE'den standardını da aldık. Artık bu ürün, inşaat, baraj, yol ve binalarda kullanılabilecek duruma geldi. Bu ürünü ölçülebilir parametrelerle de tanımlayabiliyoruz'' diye konuştu.
Borlu çimentonun ve bunun beton üretimindeki avantajlarını anlatan Güler, mukavemeti diğer çimentolara göre yüzde 70 daha fazla olan borlu çimentoyla artık depreme daha dayanıklı binalar yapılabileceğini vurguladı.
Borlu çimentonun petrol sondajlarında ve beton yol uygulamalarında da kullanılabileceğini belirten Güler, şöyle konuştu:
''Özellikle duble yollarla birlikte köy yolları da dahil olmak üzere biz yolların betonlanmasını düşünüyoruz. Petrol ürünü olduğu için asfalt da dışarıdan geliyor. Üstelik asfalt yolun iki yılda bir bakımı oluyor. Bu beton yolların 20 yıla kadar çıkan ömrü var. Dolayısıyla bunu da yapmamız mümkün olabilecek. Yolların betonla kaplanması bize önemli avantajlar sağlayacak.
Borlu çimentonun su geçirgenliği yüzde 30 daha düşük, bu da avantaj. Kışın yollar donmasın diye tuz atıyoruz. Bunun da çevreye zararları oluyor. Burada da yüzde 15-30 arasında bir tasarruf sağlıyor. Mesela suda yapılacak köprü bacakları, Marmaray gibi tünel geçişleri... Burada eğer borlu çimento kullanılırsa aynı zamanda tuzlu suyun etkilerini de önlemiş oluyor.''
KAYNAK: http://www.haberler.com/ Anadolu Ajansı (AA) 26.11.2008

Devamını okuyun...>>

ENERJİ BAKANI GÜLER: "DÜNYANIN İLK BORLU ÇİMENTOSUNU ÜRETTİK"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Dünyada Bir İlk Olan Borlu Çimentoyu Ürettiklerini İfade Ederek, Borlu Çimentonun Dayanıklı Olduğunu ve İnşaat Yapımında Maliyetleri Düşüreceğini Söyledi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, dünyada bir ilk olan borlu çimentoyu ürettiklerini belirterek, borlu çimentonun dayanıklı olduğunu ve inşaat yapımında maliyetleri düşüreceğini kaydetti.
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) ve İnşaat Sanayicileri Sendikası (İNTES) borlu çimento üretimi ve kullanılmasıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıya katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye'nin dünyanın bor rezervinin yüzde 72sine sahip olduğun ifade ederek, madencilikten kimyasallara geçtiklerini söyledi. Katma değerli ürünleri üretmeye yöneldiklerini dile getiren Güler, "Borun hakkını vermeye çalışıyoruz. Borlu çimentoyu üretmeye başladık. Türk Standartları Belgesini de aldık. İnşaatlarda, barajlarda ve yollarda kullanılabilecek. Gönül rahatlığı ile bunu kullanabiliriz. Depreme daha dayanıklı binalar yapabileceğiz. Ayrıca, borlu çimento netron tutma ve kalkan olması özelliği olması nedeniyle nükleer santral yapımında da kullanılabilecek" dedi.
-"MALİYETLER AZALACAK"-
Betonun dayanıklılığının artığını vurgulayan Güler, zemin üzerinde daha büyük binalar yapılabileceğini kaydetti. Ayrıca, maliyetlerin de azalacağına işaret eden Güler, çevreye de duyarlı bir ürün olduğunu ifade etti. Türk kahvesinden sonra Türk çimentosunun geleceğini belirten Güler, 4 bin ton üretildiğini, testlerin de yapıldığını kaydetti. Güler, DSİ'nin de 11 baraj yapımında borlu çimentoyu kullanacağına işaret ederek, bunun dünyada bir ilk olduğunu söyledi.
INTES Başkanı Şükrü Koçoğlu, AB'nin borun üremeyi etkilediği yönündeki iddialarını anımsatarak, "Borun üretildiği illerde her aile iki üç çocuk sahibi. Onların bu kendi kabiliyetsizliğinden" dedi. Borlu üretime talip olduklarını ifade ederek, bir baraj yapımında yüzde 15, ev inşaatlarında ise metreküpte bir torba çimento tasarrufu sağlayacağına dikkat çekti.
Toplantının ardından bir gazetecinin AB'ye bor ile ilgili açılan davayı hatırlatması üzerine Bakan Güler, dav anın devam ettiğini söyledi.
KAYNAK: http://www.haberler.com/ (ANKA) (HLY/NB/BÜN) (Ankara Haber Ajansı) 26.11.2008 17:46

Devamını okuyun...>>

BURSA'DA TEKSTİL VE ELECO 2008 FURALARI AÇILDI

Tüyap Tarafından Düzenlenen Bursa Tekstil Makineleri ve İplik Fuarı, Tekstil Kimyasalları Fuarı ve Elektrik, Elektronik, Otomasyon, Aydınlatma ve İletişim Fuarı ve Sempozyumu (Eleco 2008) Açıldı.

Tüyap tarafından düzenlenen Bursa Tekstil Makineleri ve İplik Fuarı, Tekstil Kimyasalları Fuarı ve Elektrik, Elektronik, Otomasyon, Aydınlatma ve İletişim Fuarı ve Sempozyumu (ELECO 2008) açıldı.
Törene, Bursa Vali Yardımcısı Selman Yenigün, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mete Cengiz, Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Mahmut İnan, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Erdal Aktuğ ve TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Senem Emek katıldı.
Fuara eş zamanlı düzenlenecek sempozyumda 182 bildiri sunulacak. 22 ülkeden 350 firma ve firma temsilcisinin katılımıyla hazırlanan fuarlar Azerbaycan, Bulgaristan, İran, Karadağ, Senegal, Sırbistan, Suriye ve Özbekistan başta olmak üzere, yurt dışından gelecek alım heyetlerini ağırlayacak. Hafta sonunda, yurt içinden bazı illerden otobüs seferleri de düzenlenecek fuarlarda 20 bin civarında profesyonel ziyaretçi bekleniyor.
Tüyap Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen fuarlar, 29 Kasıma kadar 11.00-20.00, 30 Kasımda ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.
KAYNAK: http://www.haberler.com/ (CİHAN) (Cihan Haber Ajansı) 26.11.2008

Devamını okuyun...>>

Türkiye Enerjide Yerele Dönüyor

Yüksek fiyatlar, petrol ve doğal gaz kaynakları sınırlı olan Türkiye'yi, gittikçe artan enerji ihtiyacını karşılamada farklı arayışlara yöneltiyor.
Kömür gazından enerji üretimi, son dönemde rüzgar, jeotermal ve hidrolik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren Türkiye'nin enerjide yeni umudu oldu. Edinilen bilgiye göre, hükümetin, enerjide alternatif ve yerel kaynaklara ağırlık veren politikası, sektördeki kamu kurumlarını da yeni arayışlara sevk etti. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak, temiz kömür teknolojileri ve kömürün Entegre Gazlaştırma Kombine Çevrim Teknolojisiyle (IGCC) gazlaştırılması sonucunda, elektrik, sıvı yakıt, kimyasal maddeler ve hidrojen üretilmesi teknolojilerine geçiş sürecinin hızlandırılması amacıyla bugüne kadar çeşitli faaliyetler yürüten Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), bu alandaki çalışmalarına hız verdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile "Linyitlerin Gazlaştırılması-Sıvılaştırılması" konulu müşavirlik hizmeti alımı sözleşmesi imzalandı, Gazi Üniversitesine de "Kömür ve Yeni Ufuklar" başlıklı rapor hazırlatıldı. Kömür gazlaştırma tesisi Yapılan çalışmalar sonucunda, enerji taşıyan gazlarla ilgili olarak her türlü araştırmanın yapıldığı, merkezi ABD'nin Şikago kentinde bulunan Gaz Teknoloji Enstitüsü (GTI) ile Türk kömürlerine uygulanabilen şimdiki kömür gazlaştırma tekniklerinin incelenme ve değerlendirmesini yapmak üzere sözleşme imzalanması önerisi üzerinde görüş birliğine varıldı. Bu çerçevede Tunçbilek, Soma ve Seyitömer kömürlerinden temsili olarak alınan üç numune, GTI'de test ve analizler yapılmak üzere ABD'ye gönderildi. Kömür gazından enerji elde edilmesi çalışmaları kapsamında, Türkiye'de daha önce azot sanayi tarafından uzun yıllar yurt içi linyitleri kullanılarak gerçekleştirilmiş olan gazlaştırma teknolojilerinden elde edilen tecrübelerden de yararlanılarak, tamamen TKİ imkanlarıyla, projesi, tasarımı ve her türlü teknik detay hesapları yapılmış bir kömür gazlaştırma tesisi kurulması planlanıyor. Tesisin 2009 yılının ortalarına doğru bitirilmesi hedefleniyor. TKİ Genel Müdürü TKİ Genel Müdürü Dr. Selahaddin Anaç, yaptığı açıklamada Türkiye'de petrol ve doğal gaz kaynakları sınırlı olduğundan değerlendirebilecek tek yerli fosil yakıtın kömür, kömürün doğrudan yakılarak enerji üretiminde kullanımı yerine, doğrudan sıvılaştırma ve gazlaştırma yöntemleriyle değerlendirilmesinin de en doğru uygulamalardan birisi olacağını bildirdi. Türkiye'nin linyit kaynakları kullanılarak, gazlaştırma reaksiyonlarıyla yüksek basınçta oksijen ve buharla üretilen sentetik gazdan metanol, amonyak, nafta, dizel yakıtı ve kimya endüstrisinin temel maddelerini üretmenin mümkün olduğunu ifade eden Anaç, gazlaştırma teknolojilerinin Türkiye'de bu amaçla kullanılmaya başlanmasıyla, milyarlarca dolarlık ithalat harcamalarında da önemli azalmalar olacağını vurguladı. Son yıllarda başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere Güney Afrika Cumhuriyeti, ABD, Kanada, Avustralya ve Avrupa ülkelerinin hızlı bir şekilde kömürün yer altı ve yer üstü gazlaştırmasıyla elektrik, yakıt (sıvı ve gaz), metanol, amonyak gibi çeşitli kimyasal maddeler ve hidrojen üretilmesi konularında yatırım yaptıklarını anlatan Anaç, "Gazlaştırma teknolojisindeki gelişmeler, geleceğin enerjisi olarak tanımlanan hidrojen ve yakıt pillerinin ticarileşmesinde çok önemli rol alacağını göstermektedir" dedi.

KAYNAK: http://www.aktifhaber.com/
Devamını okuyun...>>

Karbondioksit Taşlar İçince Depolanabilecek

New York- Karbondioksitin depolanmasını sağlayacak metotlar üzerinde çalışan bilimadamları yeni yöntemleri deniyor. Peridotit ve bazalt taşları ise bir çözüm olarak görülüyor. Dünya genelinde yılda 30 milyar ton karbondioksit havaya salınıyor. Pek çok bilim adamı karbondioksitin depolanmasını sağlayacak metotlar üzerinde çalışıyor. Şu anda göze çarpan en güvenli yol, karbondioksiti mineral halinde depolamak. Biri İsveçli diğeri ABD’li iki jeoloji uzmanı bu konuya bir çözüm bulduklarını açıkladı. Bilim adamları karbondioksitin, Umman’da bulunan ve bir çeşit magma taşı olan peridotit taşının içinde depolanabileceğine inanıyor. Bu sayede yıllık salınımın yüzde 10’una yakınının depolanabileceği belirtiliyor.
Umman'da bulunan gerçek
Peter Kelemen, her zaman taşların sıvı ve havaya karşı nasıl bir tepkime gösterdiği konusuna ilgi duymuş olan bir bilim adamı. Meslektaşı Jürg Matter ise bir su uzmanı. İki jeoloji uzmanı New York’taki Kolombiya Üniversitesi’nin Lamont Dahorty Dünya Gözlemevi’nde çalışıyor. Bilim adamları birbirinden bağımsız olarak uzun yıllar Umman’da araştırmalar yaptılar. Fakat ikili, peridotit taşının karbondioksiti depolamada kullanılabileceği konusunu ise, birlikte, iyi bir ekip olarak buldular. Normalde yerin 20 kilometre kadar altında bulunan peridotit taşı, çöllerde ise yüzeyde yer alıyor. Peter Kelemen, taşların özelliklerini “Onu kırıp açtığınız zaman genelde hoş yeşil bir renk görülür. Takı yapan kişiler de onu yeşil bir taş olarak tanır. Fakat doğada görürseniz üzeri paslı kırmızı bir renk görünümdedir. Peridotit taşını özel kılan şey, aslında taşın, toprağın derinliklerine ait olması ve yüzeyde çok fazla rastlanılmaması. Bu nedenle hava ve su karşısında çok sert bir tepkime gösterir ve karbonat içerir“ sözleriyle açıklıyor. Jürger Matter, aslında bu taşların gösterdiği tepkimeyi doğal bir süreç olarak adlandırıyor ve “Bu süreç çözülme adını taşıyor. Fakat bu çalışma ile karbondioksit emilimi ve kalsiyum ile magnezyum karbonattaki karbondioksit tutulmasının düşündüğümüzden çok daha hızlı olduğunu belirledik. Belki bir yılda bu taşlar tarafından 10 bin ila 100 bin ton arasında karbondioksit tutuluyor. Bu düşündüğümüzden çok daha hızlı“ diyor.
Yılda 4 milyar ton depolanabilir
Karbondioksitin mineral içinde tutulması süreci jeolojik açıdan bakıldığında oldukça hızlı gerçekleşiyor. Fakat sürekli bir karbondioksit tutumu özelliğinin sağlanması için işlemin hızlandırılması gerekiyor. Bu da ancak ısıyla mümkün olabiliyor. Hareket şu şekilde meydana geliyor: 1 kilometre derinliğe yaklaşık 15 santimetre çapında bir delik açılır. Ve böylece derindeki peridotit taşı tahrip edilir. Kelemen “Bir sonraki adım olarak sıcak su ya da sıcak karbondioksit pompalayarak taş ısıtılır. İdeal ısı 185 santigrat derecedir. Taş, ısının bir bölümünü kimyasal tepkime sırasında alır. Süreç sadece harekete geçirilmeli. Ve sonra peridotitteki bütün magnezyum kullanılıp magnezyum karbondioksite dönüşünceye kadar karbondioksit aşağı pompalanır“ diye konuşuyor. Taş, ısı ve kimyasal tepkime süresince otomatik olarak tahrip olacaktır. Bu süreçte çok pahalı araçların yardımına ise ihtiyaç yok. En azından bilgisayarda çizilen modellerde süreç böyle işliyor. Bilim adamları bu sayede sadece Umman’da yılda 4 milyar ton karbondioksitin depolanabileceğini belirtiyor. Yine de bu oran yıllık karbondioksit emiliminin yüzde 10’unu oluşturuyor. Denemeler hala askıda ve bir pilot proje yapılması tavsiye ediliyor.
Bazalt taşı bir alternatif
Umman dışında, Papua Yeni Gine peridotit bulunan tek yer. Balkanlar’da ve Pasifik’teki Yeni Kaledonya ada gruplarında ise yüzeyde bulunuyor. Bir başka taşın daha, volkanik bazalt taşının da karbondioksit depolamaya elverişli olduğu kaydedildi. Jürg Matter, Amerika-İzlanda ve Fransız bilim adamlarından oluşan bir ekiple İzlanda’da bazalt taşıyla ilgili araştırmalar yapıyor. Bazalt taşına ilk karbondioksiti 2009 ilkbaharında enjekte edecekler. Ve bunu takip eden 6 ila 9 ay boyunca taşa sürekli karbondioksit pompalanacak. Ondan sonra ise yaklaşık 2 yıllık bir gözlem süreci var. Bilim adamları 1 ton karbondioksitin depolanmasının ne kadara mal olacağını da bilmek istiyorlar. Matter, bu metodu diğeriyle karşılaştırmak için ise çok erken olduğu görüşünde.Matter, “Biz karbondioksitin sürekli depolanmasını istiyoruz ve bu sadece bazalt ya da Umman’daki peridotit taşları gibi taşlarla gerçekleştirilebilir. Bu nedenle iki çözümle de ilgileniyoruz. Ve çözümler bölgesel olacak; karbondioksiti tutmak için pek çok olasılığa sahip olmak önemli. Karbondioksit problemi çok büyük ve bütün çözümlere ihtiyaç var. Bu, en iyi ya da en ekonomik çözümle ilgili değil. Pek çok çözüme ihtiyaç var“ diyor.
KAYNAK: www.habergazete.com (25 KASIM 2008)

Devamını okuyun...>>

25 Kasım 2008 Salı

TÜRK PROFESÖRÜN TARİHİ BAŞARISI

Prof. Dr. Halil Sarp, Cenevre Üniversitesi ile 3 Yıldır Ortaklaşa Yürüttüğü Bilimsel Çalışmalar Sonucunda, Türk Bilim Tarihine Önemli Bir Hizmeti Sunarken, AMÜ'nün Adını Dünya Bilim Tarihine Yazdırdı.

Adnan Menderes Üniversitesi (AMÜ) Karacasu Memnune İnci Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Sarp, Cenevre Üniversitesi ile 3 yıldır ortaklaşa yürüttüğü bilimsel çalışmalar sonucunda, Türk bilim tarihine önemli bir hizmeti sunarken, AMÜ'nün adını dünya bilim tarihine yazdırdı.

AMÜ Karacasu Memnune İnci Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Sarp, Öğretim Görevlisi Hakkı Babalık ve Cenevre Üniversitesi'nden Prof. Dr. Radovan Cerny, mineroloji dalında çok önemli bir başarıya imza attı.

AMÜ Rektörü Prof. Dr. Şükrü Boylu, yaptığı açıklamada, yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucunda AMÜ'nün Türk bilim tarihinin yanı sıra dünyada mineroloji konusunda adını altın hafifler yazdırdığını belirtti.

''Üniversitemiz bu mineralin keşfiyle Türkiye'deki üniversiteler arasında ayrı bir değer kazanmıştır'' diyen Boylu, ''Bu ilki başarmanın haklı gururunu yaşamaktayız. Bu tarz bilimsel çalışmaların, Adnan Menderes Üniversitesinin adını akademik çevrelerde daha da saygın bir yere getireceğine inanıyorum'' diye konuştu.

Prof. Dr. Halil Sarp ise Türk üniversiteler tarihinde ilk ve tek olmak üzere yeni bir mineral keşfi yaptığını, bu mineralin adına ''Lapeyreit'' adını verdiğini anlattı.

KAYNAK: www.haberler.com (Anadolu Ajansı) 25.11.2008
Devamını okuyun...>>

PROF. ÇOBAN: BÜTÜN ÜLKELERİN BOR MADENİNE OLAN TALEBİ ARTARAK DEVAM EDİYOR

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye'nin İtirazlarına Rağmen Bor Madenini 'Üremeye Olumsuz Etkili Toksik (Zehirli) Madde Listesine Alırken, Uzmanlar, Günümüz Şartlarında Yüksek Teknolojiye Sahip ve Birçok Sektörde Söz Sahibi Olan Ülkelerin Bor Madenini Geri Çevirme Şansları Bulunmadığına Dikkat Çekiyor.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye'nin itirazlarına rağmen bor madenini 'üremeye olumsuz etkili toksik (zehirli) madde listesine alırken, uzmanlar, günümüz şartlarında yüksek teknolojiye sahip ve birçok sektörde söz sahibi olan ülkelerin bor madenini geri çevirme şansları bulunmadığına dikkat çekiyor. Bu ülkelerin bor madenine olan talebinin de her geçen gün sektörlerdeki büyümeyle arttığına işaret ediliyor.
Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Abdullah Çoban, AB Komisyonu'nun bor madeni ile ilgili verdiği raporun siyasi olabileceğini, ülkelerin bor madenine olan ihtiyacının hiçbir zaman kısıtlamalarının mümkün olmadığına dikkat çekti.
Prof. Çoban; cam, porselen, seramik sanayi, cam yünü izolasyon sanayi, yanmaz ve ısı geçirmez eşya imalatı, krem, kozmetik, ilaç sanayi, sabun ve deterjan gibi birçok sektörde bor madeninin artık vazgeçilmez ürün haline geldiğini hatırlattı. Çoban, madenin kullanıldığı birçok sektörü ise şöyle sıraladı: "Bor madeni savunma sanayiinde silah yapımında, tüfek, tabanca, top, tank gibi silahların üretiminde öncelikli sırada yeralıyor, kanser tedavisinde, hayalet uçakların üretiminde, kobra helikopterlerin koltuklarında, plastik ve sanayi elyafı üretiminde kullanılıyor. Kağıt sanayi, hayvan yemi, gübre, zirai ilaçların üretiminde de her geçen gün artarak bor kullanımı devam ediyor. Dericilik, fotoğrafçılık, cep telefonu, dizüstü bilgisayar bataryalarında ve uzay mekiklerinin yakıtlarında en önemli ihtiyaç maddesi olarak karşımıza çıkıyor."
Bu sektörlerde bor talebinin büyüyerek arttığını yenileyen Prof. Dr. Çoban, bu sektörlerin bir çoğunda söz sahibi olan Avrupa Birliği ülkelerinin kesinlikle bor madenini kullanmayacaklarını ilan edemeyeceğini belirtti. Çoban, 2005 yılında yürürlüğe giren Yeni Maden Kanunu'nun yabancıların Türkiye'de maden aramalarına imkan sağladığını hatırlatarak, "Yabancı şirketlerin bu kanun sayesinde 2007 yılı itibariyle toplam 150 bin kilometrekare, 450 bin kilometrekare alanda da dolaylı yoldan maden arama ruhsatı aldıkları biliniyor" dedi.
Altın, gümüş, krom, platin, taryum, uranyum, osmiyum gibi değerli birçok maden sahalarının öncelikli olarak alındığını anlatan Prof. Dr. Çoban, Türkiye'de yabancıların alamadığı tek maden sahasının ise bor madeni olduğunu dile getirdi. Çoban, Avrupa Birliği ülkelerinin bor madeni sahalarını almak istemelerinden dolayı siyasi olarak bu raporu hazırlamış olacağına değinerek, "Özelleştirilmeyen bir tek bor madenimiz kaldı. Şimdi onun üzerinde de oyunlar oynanmaya başlandı'' diye konuştu.
Türkiye'nin yurt dışına tonu 300 dolara borik asit sattığını anlatan Abdullah Çoban, bunun malzeme haline getirilmesi durumunda tonu 1 milyon dolara satılabileceğini ifade etti. Avrupalıların Türkiye'den bor almama gibi lüksleri olamayacağını dile getiren Çoban, şu noktalara dikkat çekti: "Bor madeninin kullanımında akıl üretmek gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde Avrupalılar Türkiye'nin bor madenini almamakla, fiyatı düşürmekle tehdide devam edecekler. Ortaya çeşitli raporlar çıkararak bu yolu deneyecekler. Beklentileri ise Türkiye'nin, 'Biz işleyemiyoruz, alın siz işleyin' demeleri."
Bor madenine ihtiyaçları yok gibi gözüken Avrupa ülkelerinin, Çin üzerinden kendi ülkelerine bor ithalatı yapmaya başladığına işaret eden Prof. Çoban, Türkiye'nin bilinen 4 milyar ton bor rezervi olduğunu kaydetti. Avrupalı ve Çin maden şirketlerinin mevcut sahalar dışında yeni bor maden yatakları keşfettiğini ifade eden Prof. Dr. Çoban, bu sahalarla ilgili bazı yabancı firmaların girişimleri olduğunu hatırlattı.

"ABD, TÜRKİYE'NİN KULLANDIĞI ELEKTRİĞİN 3 KATINI NÜKLEER ENERJİDEN ÜRETİYOR"

Prof. Dr. Abdullah Çoban, ayrıca, Amerika'nın, Türkiye'nin yıllık kullandığı elektrik enerjisinin 3 katını nükleer enerji santrallerinden ürettiğine dikkat çekti. Çoban, özellikle bazı grupların, nükleer enerjiyi kamuoyuna yansıttığı gibi çevre kirliliğine, büyük felaketlere neden olmayacağını açıkladı.
Zürih'in dünyanın en temiz kenti olduğunu anlatan Çoban, gözden kaçan bir detaya dikkat çekti: "Zürih'te 10'a yakın nükleer enerji santrali bulunuyor. Depremler ülkesi Japonya'da 89 tane nükleer enerji santrali var. ABD'yi, Zürih'i, Japonya'yı kirletmeyen nükleer santraller sadece İran'ı ya da Türkiye'yi mi kirletecek ?"
KAYNAK: (Cihan Haber Ajansı) 21.11.2008

Devamını okuyun...>>

30 Milyon $`lık Biyoetanol Yatırımı Yasa Bekliyor

Tezkim`in 30 milyon dolarlık yatırımı enerji verimliliği tasarısının Meclisten geçmesini bekliyor.
Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesinde(ASOB) biyoetanol üretimi yapmak üzere 30 milyon dolarlık yatırımla yaklaşık bir yıl önce kurulan tesis, atıl durumdan kurtulmak için hazırlanan Enerji Verimliliği yasa tasarısının yasalaşmasını bekliyor. Tezkim Tarımsal Kimya AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tezcan, yaptığı açıklamada, biyoetanolün, mısır, buğday, kamış ve pancar gibi tarım ürünlerinden elde edilen temiz, renksiz ve benzinin oktan derecesini yükseltici bir katkı maddesi olduğunu söyledi. Tezcan, tesisi kurmaya 2005/8704 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan etanolün benzinle yüzde 2 oranında harmanlanmasına ÖTV desteği sağlanmasının ardından karar verdiklerini anımsattı. Ardından ASOB`nde biyoetonal üretimi yapmak üzere 2005 yılında 50 bin metre kare alan üzerinde son teknolojiyi kullanarak tesisin inşaasına başladıklarını anlatan Tezcan, `ABD`li mühendislerin gözetiminde yaptığımız tesisi 2007 yılının aralık ayında tamamladık`` dedi. Tezcan, daha sonra Shell, Total ve Opet gibi dağıtım şirketlerine giderek tesisi üretime hazır hale getirdiklerini söylediklerini ifade etti.
KAYNAK: 2008-11-11 Sabah http://www.sabah.com.tr

Devamını okuyun...>>