Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye'nin İtirazlarına Rağmen Bor Madenini 'Üremeye Olumsuz Etkili Toksik (Zehirli) Madde Listesine Alırken, Uzmanlar, Günümüz Şartlarında Yüksek Teknolojiye Sahip ve Birçok Sektörde Söz Sahibi Olan Ülkelerin Bor Madenini Geri Çevirme Şansları Bulunmadığına Dikkat Çekiyor.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye'nin itirazlarına rağmen bor madenini 'üremeye olumsuz etkili toksik (zehirli) madde listesine alırken, uzmanlar, günümüz şartlarında yüksek teknolojiye sahip ve birçok sektörde söz sahibi olan ülkelerin bor madenini geri çevirme şansları bulunmadığına dikkat çekiyor. Bu ülkelerin bor madenine olan talebinin de her geçen gün sektörlerdeki büyümeyle arttığına işaret ediliyor.
Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Abdullah Çoban, AB Komisyonu'nun bor madeni ile ilgili verdiği raporun siyasi olabileceğini, ülkelerin bor madenine olan ihtiyacının hiçbir zaman kısıtlamalarının mümkün olmadığına dikkat çekti.
Prof. Çoban; cam, porselen, seramik sanayi, cam yünü izolasyon sanayi, yanmaz ve ısı geçirmez eşya imalatı, krem, kozmetik, ilaç sanayi, sabun ve deterjan gibi birçok sektörde bor madeninin artık vazgeçilmez ürün haline geldiğini hatırlattı. Çoban, madenin kullanıldığı birçok sektörü ise şöyle sıraladı: "Bor madeni savunma sanayiinde silah yapımında, tüfek, tabanca, top, tank gibi silahların üretiminde öncelikli sırada yeralıyor, kanser tedavisinde, hayalet uçakların üretiminde, kobra helikopterlerin koltuklarında, plastik ve sanayi elyafı üretiminde kullanılıyor. Kağıt sanayi, hayvan yemi, gübre, zirai ilaçların üretiminde de her geçen gün artarak bor kullanımı devam ediyor. Dericilik, fotoğrafçılık, cep telefonu, dizüstü bilgisayar bataryalarında ve uzay mekiklerinin yakıtlarında en önemli ihtiyaç maddesi olarak karşımıza çıkıyor."
Bu sektörlerde bor talebinin büyüyerek arttığını yenileyen Prof. Dr. Çoban, bu sektörlerin bir çoğunda söz sahibi olan Avrupa Birliği ülkelerinin kesinlikle bor madenini kullanmayacaklarını ilan edemeyeceğini belirtti. Çoban, 2005 yılında yürürlüğe giren Yeni Maden Kanunu'nun yabancıların Türkiye'de maden aramalarına imkan sağladığını hatırlatarak, "Yabancı şirketlerin bu kanun sayesinde 2007 yılı itibariyle toplam 150 bin kilometrekare, 450 bin kilometrekare alanda da dolaylı yoldan maden arama ruhsatı aldıkları biliniyor" dedi.
Altın, gümüş, krom, platin, taryum, uranyum, osmiyum gibi değerli birçok maden sahalarının öncelikli olarak alındığını anlatan Prof. Dr. Çoban, Türkiye'de yabancıların alamadığı tek maden sahasının ise bor madeni olduğunu dile getirdi. Çoban, Avrupa Birliği ülkelerinin bor madeni sahalarını almak istemelerinden dolayı siyasi olarak bu raporu hazırlamış olacağına değinerek, "Özelleştirilmeyen bir tek bor madenimiz kaldı. Şimdi onun üzerinde de oyunlar oynanmaya başlandı'' diye konuştu.
Türkiye'nin yurt dışına tonu 300 dolara borik asit sattığını anlatan Abdullah Çoban, bunun malzeme haline getirilmesi durumunda tonu 1 milyon dolara satılabileceğini ifade etti. Avrupalıların Türkiye'den bor almama gibi lüksleri olamayacağını dile getiren Çoban, şu noktalara dikkat çekti: "Bor madeninin kullanımında akıl üretmek gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde Avrupalılar Türkiye'nin bor madenini almamakla, fiyatı düşürmekle tehdide devam edecekler. Ortaya çeşitli raporlar çıkararak bu yolu deneyecekler. Beklentileri ise Türkiye'nin, 'Biz işleyemiyoruz, alın siz işleyin' demeleri."
Bor madenine ihtiyaçları yok gibi gözüken Avrupa ülkelerinin, Çin üzerinden kendi ülkelerine bor ithalatı yapmaya başladığına işaret eden Prof. Çoban, Türkiye'nin bilinen 4 milyar ton bor rezervi olduğunu kaydetti. Avrupalı ve Çin maden şirketlerinin mevcut sahalar dışında yeni bor maden yatakları keşfettiğini ifade eden Prof. Dr. Çoban, bu sahalarla ilgili bazı yabancı firmaların girişimleri olduğunu hatırlattı.
"ABD, TÜRKİYE'NİN KULLANDIĞI ELEKTRİĞİN 3 KATINI NÜKLEER ENERJİDEN ÜRETİYOR"
Prof. Dr. Abdullah Çoban, ayrıca, Amerika'nın, Türkiye'nin yıllık kullandığı elektrik enerjisinin 3 katını nükleer enerji santrallerinden ürettiğine dikkat çekti. Çoban, özellikle bazı grupların, nükleer enerjiyi kamuoyuna yansıttığı gibi çevre kirliliğine, büyük felaketlere neden olmayacağını açıkladı.
Zürih'in dünyanın en temiz kenti olduğunu anlatan Çoban, gözden kaçan bir detaya dikkat çekti: "Zürih'te 10'a yakın nükleer enerji santrali bulunuyor. Depremler ülkesi Japonya'da 89 tane nükleer enerji santrali var. ABD'yi, Zürih'i, Japonya'yı kirletmeyen nükleer santraller sadece İran'ı ya da Türkiye'yi mi kirletecek ?"
KAYNAK: (Cihan Haber Ajansı) 21.11.2008
Devamını okuyun...>>